Thursday, November 10, 2005















Akrepler... Yanılmadın! Çubukta akrep. Lonely Planet, Çinlilerin masa hariç dört ayaklı her şeyi yiyebileceğinden bahsediyordu. Ne yaparsın. Pekin. 2004. Soğuk. Ö.B.

4 Comments:

Blogger çalı süpürgesi said...

yemek yemek: besinleri ağız yoluyla vücuda almak suretiyle yapılan aktivite. kimileri aç kalmamak için, kimileri keyif aldığı için yer.
besin: şanslı olanların bulabildiği, protein, karbonhidrat veya yağ içeren, "yenilebilir" her türlü şey.
protein: örneğin; çölde böcek, fransız restoranında salyangoz, pekin'de akrep, istanbul'da midye...

küçük parmaktan küçük boyutta, "ölümcül" bir tehlikeyi nasıl alt etmeyi başarır insan? tabi ki yiyerek!

you are what you eat-
meali, pekinliler cesur insanlardır.
cesaretleri aptal cesareti midir, tartışılır!

5:29 AM  
Blogger clémentine said...

"besin: şanslı olanların bulabildiği, protein, karbonhidrat veya yağ içeren, "yenilebilir" her türlü şey. " o kadar kötü durumda olduğumuzu düşünemiştim diyesim geldi. sanki bilim kurgu filmlerinden bir cümle gibi. oysa birileri için gerçek.

yine de asyanın sarı benizli insanlarının yemek konusunda izlenmesi hayırsız kimseler olduğunu düşünüyorum.

"dinince dinlensin" demişti fuzûlî bir yerde. bildikleri gibi yesinler biz de bildiğimiz gibi yiyelim.

11:26 AM  
Blogger çalı süpürgesi said...

yorum için teşekkürler klem (sana klem diyesim geldi, "eternal sunshine of the spotless mind"ı izlemiş miydin bu arada? amat'la ilgili bir şeyler yazmanı hevesle bekliyorum, sonra ben de yazarım belki)

on, on iki yaşlarındayım. babamla tekirdağ'a köfte yemeye gitmişiz. sonra, bir arkadaşının evine uğramışız. deniz kenarında bir sitenin içinde, üç katlı muazzam bir ev. cümbür cemaat plaja gittiğimizde denizin halini hiç beğenmemiştim. yosunlar ve deniz analarından geçilmiyordu. o gün, babamla yüz on iki tane deniz anası yakalamıştık. zaten yüzde doksanı su olan bu yaratıkçıklar kuruyunca bir şeye benzemiyorlardı ama babam, uzakdoğu'da bunların tanesi bilmem kaçtan satılıp yendiğini söylemişti. herşeyin yenilebilir olduğunu o gün kavramıştım.
ama, ne güzel derler "Allah gördüğünden ayırmasın" diye:)

6:53 AM  
Blogger clémentine said...

(eternel sunshine of spootless mind'i izledim. kle ile joel'in buzda yattığı sahne sadece üç nokta ile ifade edilebilen anlar hanemde. Amat, ah Amat, azıcık sonra)

Yenir yenir denizden babam çıksa yenir :)

8:52 AM  

Post a Comment

<< Home